Bu Blogda Ara

Perşembe, Mart 26, 2009

beklersen olabilir

biraz bekle belki birşeyler olur
daha kaldırımlar yeni yeni döşeniyor
ah benim çirkinim, daha vakit var
güneş her zamankinden ağır yürüyor
yırtığım, yüzü kirlim, ah benim zillim
bir kırıklık peydah oluyor senden
yüzün hızlı hızlı eskiyor görüyorum
avucum saç kırıklarınla dolu
gözlerin kırık kırık parlıyor
kırığım benim, edepsizim, şımarığım
bende darmadağın soluğun duruyor
ve yarım yamalak yaşanmışlığın
hep bu kırık kırıklığın
ya perde arkası, ya hasır altı
doğru düzgün dile getirilmemiş
geçip gidivermiş anlar duruyor
yüzün hızlı hızlı eskiyor görüyorum

***

kalbin miden gibi sancıyor biliyorum
kendini sindiremiyorsun
midene oturmuş sade pilavın
ne içeceğini kestiremiyorsun
en az benim kadar maskelisin
izbe tiyatrolara takılıyorsun
cebin ellerini ısıtmıyor
aldırmazlığıma da sığınamıyorsun
saklanamıyorsun gülüşünün arkasına da
buzlandıkça buzlanıyorsun biliyorum
gittikçe tuzlu geliyor dudakların
hiç uçuk yemediğin anlaşılıyor
titreyişin beni eğlendiriyor
ama delirme çirkinim
ama bekle yırtığım hele biraz dur
belki birşeyler olur

Pazartesi, Mart 09, 2009

isimsiz yazmalar II

I

bir kapının başucunda bekliyordu
dizlerine bir gülümseme yatırmış
saçlarını okşuyordu
sessizce köpüren kadın
damlalar dökülüyordu
bilinmezdi belki görünmezdi
gölgesi vardı dansediyordu
yalnızlıkla oynaşıyordu
kadeh kadeh dökülüyordu
sesszice köpüren kadın
kendi kendini içiyordu
dizlerine bir gülümseme yatırmış
kendi öpücüklerini fotoğraflamış
yanakları titreyen kadın
tırnaklarından maskeler takınmış
köpüklerine boyanmış
kendi yastığını kendi dikiyordu
avuç avuçtu sevinmeleri
sessizce köpüren kadın
bardakları dolup dolup boşalmış
sancılarını bir dikişte bitiriyordu

***

II

burada geçip gitmeyen birşey var
akrep ve yelkovanı donduran birşey
gözlerini tutuklayan
dudaklarını zincirleyen
acımasızlığı şeytanlarımı kahreder
kalan ömrünü götürdüğü yer
bir dakikalık bir zindan
burada geçip gitmeyen birşey var
gürültülü haşin birşey
kulakları sağır eden
çığlık çığlığa bir karanlık
doğum sancısı gibi birşey
bol küfürlü bir şarkı söyletir insana
tırmalatır tırmalatır
gırtlağına çöker zebani misali
burada geçip gitmeyen birşey var

***

III

beni gözlerine yasla
dizlerin çok uzak yetişemem
dokunmasam olmayacak bilmiyorsun
kabuğum çatlayacak
az uz gidemeyeceğim sonra
yanağına yatırsan da olur
belki diyecek kadar bir zaman
terim soğuyana dek
şafak bağıra çağıra gelmeden
beni gözlerine yasla

***

IV

bir kediydi ve ıpıslaktı
şimdi ne kadar yaşlandı
bir kuytusu vardı sıcak
cafcaflı bir çatı altı
rengarenk yün yumakları
bol şekerli pastorize süt
kırık mı kırık kaburgalar
kuş tüyleri kanlı
bir parça ciğer
bir güneş yanığı gibi bir parça
kahverengisi koyu bir keder
üzerinde ardarda silgi izleri
kıvranmıştı bir kalabalığın köşesine
tırnaklarını yalıyordu ıpıslaktı
topuklarını işittim aç gibiydi
sokaklar daha da açtı
kaç bu köşelerden kedicik dedim
kaçmadı ıpıslaktı